Kayıp ve Yas Süreci
Kayıp ve sonrasında yas, sevilen bir kişinin ölümü nedeniyle sonrasında oluşan doğal bir tepki sürecidir. Kaybı yaşayan kişiye ve ölen kişiyle olan ilişkisine, hatta ölüm biçimine göre farklılık gösterebilmektedir. Yas süreci çeşitli evrelerle birlikte ilerler. Bazen sevilen kişinin ölümü beklenmedik bir şekilde, örneğin bombalama, savaş, şiddet gibi üzücü olayların sonucunda gerçekleştiğinde veya kişi bunlara şahit olduğunda yas süreci çok daha karmaşık bir hal alabilir, yas belirtileri daha daha uzun sürebilir, şiddeti de daha yüksek olur. Bu sürecide travmatik yas olarak isimlendirebiliriz. Yas sürecinde bir çok bedensel ve duygusal, ruhsal, bilişsel, davranışsal tepkiler oluşabilir. Bu dönem içerisinde bir psikologdan profesyonel destek almak kişinin bu durumla baş edebilmesi açısından büyük önem taşır.
Cinsel Kimlik ve Yönelim
Kişinin kimliğini oluşturan şeylerden biriside cinsel kimliğidir. Bu noktada cinsiyet kimliği kişinin biyolojik özellikleriyle belirlenir fakat cinsel kimlik kişinin davranışlarıyla şekillenir.
Cinsel davranışlar kişinin cinsel ihtiyaçlarını dışa vurmak ve tatmin etmek için yapılan tüm faaliyetleri içerir. Cinsel davranışlar dediğimiz faaliyetler, öğrenmel, örnek almak, özdeşim kurmak ve duygusal süreçler-deneyimler ile yapı kazanır.
Cinsel yakınlık fiziksel ihtiyaçlarımızın yanı sıra duygusal ihtiyaçlarımızı da gidermemizi sağlar. Bu ihtiyaçlar çok çeşitlidir ; sevilmek, beğenilmek, korunmak, onaylanmak vb. ihtiyaçlarımız mevcuttur.
Kişilerin cinsel yakınlık amacı ile ortaya çıkan davranışları hangi cinse yönelttiği ise cinsel yönelimi ile ilgilidir.
- Kişi sadece karşı cinsine cinsel yakınlık hissediyor ise heteroseksüel,
- Sadece kendi cinsine yakınlık hissediyorsa eşcinsel (homoseksüel)
- Aynı anda hem kendi cinsine hem de karşı cinse yakınlık hissediyorsa biseksüel olarak tanımlanabilir.
- Travesti, karşı cinsin rollerini ve bazı davranışlarını üstlenmek isteyen iken, transseksüel bireyler ise, cinsiyetlerini değiştirmeleri, ruhsal ve fiziksel olarak karşı cinsiyete sahip olmaları gerektiğini düşünen ve hisseden kişilerdir..
Kişilerin bu alanda yaşadığı zorluklar, onların depresyon ve kaygı (anksiyete) bozuklukları yaşamalarına, hatta kimi zaman intihar düşüncelerine sebebiyet vermektedir. Bu aşamalarda veya genel adaptasyon sorunlarında bireylerin ve ailelerin uygun yaklaşımlarla çalışan bir psikologdan destek almaları fayda sağlayacaktır.
Psikosomatik Bozukluklar
Psikosomatik problemler, ruhsal sebeplerle ortaya çıkan ve bedensel sorunlarla kendisini gösteren durumlardır. İçsel sıkıntılar veya yaşadığımız stres buna sebep olabilir. Fiziksel sorunun belirtisi somut olarak yaşanırken organik kaynağın çoğu zaman görülmemesi, problemin psikolojik kökenli olduğuna dair fikir verebilir. Ancak bu her zaman böyle olmaz ve organik sebeplerde duruma eşlik edebilir.
Sırt veya genel kas ağrıları, denge sorunları, görme ve duyma problemleri, mide-bağırsak sorunları, çeşitli cilt problemleri örnek olarak verilebilir.
Birçok kişide ortaya çıkabileceği gibi özellikle kaygı problemi olan kişilerde daha fazla görülebilir. Psikosomatik bozukluklar ile ilgili olarak organik tetkiklerle beraber bir psikologdan destek almak oldukça faydalı sonuçlar doğurabilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Kişinin yaşamının herhangi bir döneminde travmatik bir yaşantıyla maruz kalması sonrasında, o yaşantı sonlansa bile etkilerinin devam etmesi durumudur. Travmadan sonra aşırı stres ve kaygı deneyimi devam edebilir. Olay tekrar yaşanıyor gibi hissedilebilir, uyumak, konsantre olmak, rahatlamak pek mümkün olmayabilir, hatta etrafındaki kişilere yabancılaşma şeklinde ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda travma sonrası stres bozukluğundan bahsetmek mümkündür. Toplumsal olaylar, kazalar, şiddet, taciz, terör, doğal afetler ve bir çok yaşantı travma olarak duyumsanabilir. Aynı travmatik yaşantılar kişiden kişiye değişir şekilde etkiler yaratabilir. Travma sonrası stres bozukluğu sebebiyle sorunlar yaşayan kişiler bir psikologdan destek alarak fayda sağlayabilirler.