Tükenmişlik Sendromu

Tükenmişlik sendromu,  yüksek seviyede yıpranmışlık, enerjinin ciddi şekilde azalması ve kuşatılmışlık duygusuyla kişinin içsel kaynaklarında oluşan tükenmişlik durumu olarak açıklanabilir.  Özellikle iş hayatında, yoğun duygusal ve fiziksel  taleplerle karşı karşıya kalan ve devamlı olarak insanlarla yüz yüze olan bireylerde görülen bitkinlik, uzun süren yorgunluk, çaresizlik ve umitsizlik duygularının, yapılan işe, hayata ve başka insanlara karşı negatif tutumlarla yansıması ile oluşan bir durumdur. Ancak genellikle iş yaşamıyla bağlantılı olsada özellikle  ev hanımlarınında çoğu kez karşı karşıya kaldığı bir problemdir. Tükenmişlik sendromu, Dünya Sağlık Örgütü’nün de Uluslararası Hastalık Sınıflandırması listesine de alınmıştır. Bireyin kaldırabileceği iş yoğunluğunun üzerinde bir tempo ile çalışan kişiler ve yoğun baskı altındaki bireylerde ortaya çıkan tükenmişlik sendromunda kişinin kendini bu koşullar altında çalışmaya zorlaması neticesinde bir andan  sonra geriye gitme-çöküş başlar ve tükenmişlik sendromu kendisini iyice belli etmeye başlar..

Bedensel ve duygusal tükenmişlik hissi, karamsarlık, basit işleri bile yaparken zorlanmak, değersizlik hissi, azalan özgüven , yapılan işten soğuma, unutkanlık, uyku problemleri, bedensel ağrılar, sindirim sistemi problemleri, solunum problemleri gibi belirtilerle kendisini gösteren tükenmişlik sendromu özellikle son yıllarda dikkat çekmeye başlamıştır. Bunda medyatik kişilerin bu konuda yaşadığı sıkıntıların ortaya çıkmasıda ciddi şekilde etkili olmuştur. İstanbul gibi metropollerde, kent yaşamının insanı zorlayıcı unsurlarınında buna olumsuz yönde katkısı vardır. Tükenmişlik sendromu yaşayan bireyin, psikolog desteği alarak durumla baş edebilecek ve tükenmişlik sendromunu ortadan kaldıracak ruhsal duruma erişmesi gözlenmiştir.

Yeme Bozuklukları (Anoreksia-Blumia)

Yeme Bozuklukları, anoreksiya nervoza , bulimiya nervoza ve son zamanlarda tanımlanmaya başlayan ‘tıkınırcasına yeme bozukluğu’ gibi problemlerin içinde yer bulduğu bir tanı kümesidir. Bu sorunlar ruhsal kaynaklıdır ancak belirtileri fiziksel olarak kendisini gösterir.

Anoreksiya Nervoza
Anoreksiya nervozada, ince veya zayıf bir bedene sahip olma isteği, kilo almaktan aşırı korkmak, beden algısında bozukluk gibi durumlar söz konusudur. Hatta kişi, kilo kaybetme arzusuyla özel davranış biçimleri geliştirir, bütün yiyecek alımını çok ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazı kişiler çok yoğun antremanlar yapar. Yine bazı kişiler çok sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol yitirererek tıkınırcasına yemek yerler ve akabinde bu  yediklerini kusarak çıkarırlar. Kişiler bunlara ek olarak, yedikleri besinlerin kilo aldırıcı etkilerini azaltmak amacıyla ilaç arayışlarına girerler.

Bulimiya Nervoza  
Bulimiya nervoza kişilerde aşırı yeme atakları  ve akabinde gelen kusmaların çok ön planda olduğu bir yeme bozuklukları durumudur. Amaç olarak yine zayıf bir beden sahip olmak istediği için yediklerini dışarı çıkarmak, kilo yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yöntemlere başvurur. Bulumiya,  anoreksiyadan farklı olarak kişi hafif kilolu ya da normal beden ağırlığında seyreder.

Tıkanırcasına Yeme Problemi

Tıkınma, yeme konusunda gösterilen bir davranış bozukluğudur. Kalorisi yüksek yiyeceklerden ihtiyacın çok üzerinde, sık sık, nöbetler halinde kontrolsüzce yenmesi şeklinde basit tanımlama yapabiliriz. Bu davranışın suçluluk duygusu sebebiyle yalnızken ya da etraftaki bireylerden gizlenerek yapılması ve bireyde benlik saygısının düşük olması farkedilen özellikleridir.

Tıkınırcasına yeme zamanlarında kişiler sıklıkla önceden planladıkları ve genel yeme düzenlerinde yasaklı olan yüksek kalori içeren besinleri (pasta, tatlı, kızartma, dondurma, çikolata vs) kendilerini kaybetmiş biçimde yerler. Açlık hissetmezken bile yoğun miktarda yemek yer ve bunu yüksek arzuyla yaparlar. Yemek yeme süreleri genelde kısa sürelidir, yani hızlı yerler diyebiliriz. Fiziksel rahatsızlık duyana kadar da yemek yemeyi sonlandırmazlar. Genellikle, gün içinde uzun süre bu ‘yeme anının’ hayalini kurarlar ve atak öncesi yiyecekleri için yoğun alışveriş gerçekleştirebilirler. Yeme sonrasında ise suçluluk duyarak pişmanlık hissedebilirler, hatta kendilerini acımasızca eleştirebilirler. Bol bol diyet yaparak kilo verme ve geri alma şeklinde diyet deneyimleri yaygındır.

Tıkanırcasına yeme bozukluğu sinsi karakterli bir bozukluktur diyebiliriz. İrade yetersizliğine bağlı olarak kilolu bir fiziksel yapı gösterirler. Çocukluk çağında yaşanan olumsuz ve travmatik olaylar; duygusal, fiziksel istismar, ebeveynlerin aşırı veya tam tersi olarak yetersiz müdahaleleri, kaygı ve duygu durum bozuklukları, depresyon, obeziteye yatkınlık gibi risk faktörleri vardır.

Bu problemi olan kişiler, besin maddelerini duygusal problemlerle kısa vadeli başa çıkma aracı olarak kullanırlar. Yiyecek bu noktada, yüzleşilmemiş ve tanımlanmamış duyguların ortaya çıkardığı endişeyi o anlık bastıran bir uyuşturucu etkisine dönüşebilir. Yiyecekle meşgul olan kişi onları rahatsız eden duyguları görmezden gelebilir, yok saymaları konusunda yiyecekten yardım alabilirler.

Tıkınırcasına yemek konusunda psikolojik destek almak çok önemlidir. Çünkü yeme davranışını güdüleyen duygusal etkenlerin tanınması, duygusal ihtiyaçlara sağlıklı cevap verilmesinin öğrenilmesi, durumun aslında ne olduğunun kişi tarafından anlaşılması gereklidir. Aynı şekilde, yeme davranışını beraberinde getiren suçluluk duygusunun giderilmesi, doyma hissini farkedip yemeyi durdurmanın nasıl gerçekleştirileceğinin anlaşılması kıymetlidir.

Yeme bozuklukları,  psikolojik , biyolojik, , sosyo-kültürel etmenleri olan bir problem grubudur. Yeme bozuklukları psikolog desteği alınmasını gerektiren bir konudur. Özellikle günümüzde işlenmiş gıdaların, sağlıksız yiyeceklerin , kimyasal etkiye maruz kalmış besin maddelerinin etkilerini hesaba katarsak fiziksel yansımalarının sadece fiziksel görünümü değiştirmekle sınırlı kalmayacağı ortadadır. Yeme bozukluklarında,  İstanbul gibi stresin yoğun olduğu şehirlerde tetikleyici unsur olarak göze çarpar.

Dikkat Problemleri

Dikkat problemleri söz konusu olduğunda, kişi yetişkin dahi olsa ‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’öncelikli olarak akla gelmektedir. Çocukluk çağında başlayan Dehb erişkin dönemde de devam edebilen bir sorundur. Kişinin değerlendirilmesi ve Moxo gibi testlerden destek alınması gerekir. Erişkin dikkat sorunlarında Dehb in  yanı sıra başka etmenlerinde göz önünde bulundurulması gereklidir. Her dikkat problemi Dehb tanısı alamaz. Kişinin günlük yaşamsal sorunları, iş problemleri, ailevi yaşantısı, depresif duygu durumu gibi bir çok tetikleyici dönemsel olarak dikkat sorunlarına yol açabilir. Dikkat konusunda yaşadığı problemlerini fark eden veya dışarıdan farkedilen kişiler profesyonel psikolojik destek amacıyla psikoloğa başvurabilir. Dikkat dağınıklığının altında yatan kaynağı doğru tespit edip ortadan kaldırılmasına yönelik olarak çalışma yapılmalıdır.